Ana içeriğe atla

Erdemli Siyasetin Işığında Merkez Partilerin Önemi

 Son günlerde kamuoyunda, siyasi partilerin birbirleriyle görüşmesi yadırganıyor. Bu durumun temelinde, geçmişte siyasi partiler arasında yaşanan sert söylemler ve radikal tutumlar yatıyor. Geçmişte birbirlerine karşı zehir zemberek sözler sarf eden siyasi partilerin, toplumsal uzlaşının sağlanması gerektiği bir dönemde bir araya gelmesi, niyetleri ne kadar iyi olursa olsun, kamuoyunda samimiyetsiz bulunabiliyor.

Elbette siyasette zaman zaman sert politik söylemler olabilir; ancak her şeyde olduğu gibi siyasetin de bir dengesi vardır. Bu denge korunmadığında, siyaset zedelenir ve toplumda siyasete olan güven azalır. Devlet ise siyaset ile yönetilir. Özellikle devletin zor zamanlarında ve toplumsal karar süreçlerinde, siyasi dengeyi gözetmek ve erdemli siyasetin gereklerini yerine getirmek elzemdir. Erdemli siyaset; adaletli olmayı, karar alma süreçlerinde ve kamu kaynaklarının kullanımında şeffaflığı, yöneticilerin icraatlarından sorumlu tutulduğu hesap verebilirliği esas alır. Ayrıca yalan ve manipülasyondan uzak, dürüst bir anlayışı benimseyerek kişisel çıkarlar yerine toplumun genel refahını gözetmeyi gerektirir.


Farklı görüşlere saygı göstererek hoşgörülü bir yaklaşım sergilenmeli, halkın siyasal süreçlere katılımı teşvik edilmeli ve toplumun kültürel ve etik değerlerine duyarlılık gösterilmelidir. Popülist yaklaşımlardan kaçınılarak uzun vadeli düşünülmeli; halkın ihtiyaçlarına duyarlılıkla yaklaşan, empatik ve çözüm odaklı politikalar üretilmelidir. İşte budur erdemli siyaset.

Erdemli siyaset, siyasi yelpazenin her kesimini kapsayacak bir anlayışı ifade eder. Çünkü siyasetin temelinde ahlaki değerler, adalet ve toplumsal fayda yatmalıdır. Günümüzde siyasete ve bürokrasiye duyulan güvensizlik, erdemsiz siyasetin ve güven vermeyen politikaların bir sonucudur. Erdemsiz siyaset; gerçek dışı söylemleri, toplumun ortak iyiliğini değil, bireysel veya grup çıkarlarını önceliklendiren anlayışı temsil eder.

Merkez Partilerin Önemi

Şu anda ülkemiz siyasetinde bir merkez parti yokluğu var. Erdemli siyasetin özelliklerini en çok taşıması gereken parti tipi olabilir merkez partiler. Bu tespiti, siyaset bilimi açısından yapıyorum. Ancak kendisini pratikte merkeze konumlayan bir siyasi parti, eğer erdemli siyasetin gereklerini yerine getirmezse, bu durum yalnızca o siyasi partiyi bağlar. Merkez partilerin sahip olması gereken özellikler, toplumsal dengeyi ve uzlaşıyı sağlama kapasitesine dayanır.


Merkez partiler, toplumun geniş kesimlerine hitap eden, aşırılıklardan uzak, ılımlı, pragmatik ve gerçekçi bir siyaset anlayışını temsil ederler. Bu özellikler, merkez partileri erdemli siyasete daha yakın kılar. Bununla birlikte, ideolojik esneklikleri sayesinde toplumdaki farklı kesimlerin bir arada yaşamasına olanak sağlarlar. Ancak bu esneklik, asla ilkesizlikle karıştırılmamalıdır. Merkez partilerin ideolojik esnekliği, toplumsal ihtiyaçlara duyarlılık göstermelerinden kaynaklanır ve ahlaki ya da milli değerlerden taviz vermek anlamına gelmez.


Bugün kamuoyunda eleştirilen siyasi partiler, genellikle bu özelliklerden yoksun olmaları ve daha radikal söylemler benimsemeleri nedeniyle tepki çekmektedirler. Elbette tüm partilerin merkez parti özelliklerine sahip olması beklenemez. Hatta kendisini merkezde konumlandıran bir parti bile bu ilkelere uymuyorsa, bu durum o partinin pratiğiyle ilgilidir. Bununla birlikte, siyasetin merkez partilere olduğu kadar erdemli siyasete uymak kaydıyla uç partilere de ihtiyacı vardır. Ancak asıl ihtiyaç, siyasette erdemli bir anlayışın hâkim olmasıdır. Çünkü uçların olmadığı bir yerde merkez de var olamaz. Merkezin olmadığı bir siyasette uzlaşı da olamaz.

Farklı ideolojik görüşlere sahip partilerin bir araya gelmesi, çoğulcu demokrasilerin doğal bir sonucudur ve yadırganmamalıdır. Aksine, teşvik edilmesi gereken bir adım olarak değerlendirilmelidir.

Sonuç

Erdemli siyasete bihakkın uyulursa, siyasete en ihtiyaç duyulan anda bir araya gelen siyasi partiler samimi bulunur. Siyaset ve mensuplarının güvenoyu artar. Sol, merkez veya sağ fark etmeksizin her türden siyasi parti, erdemli olması şartıyla siyasette yer almalıdır. Uç partilerden ziyade merkez partiler, tanımları gereği erdemli siyasete daha uygun gibi görünüyorlar; bu bir tespittir. Türkiye siyasetinde merkez partilerin yeniden güçlü bir şekilde yer alması, demokrasimiz için yeniden büyük bir kazanım olacaktır. Yeniden diyorum çünkü geçmişte, ülkemizde merkez partiler toplumu birleştirici bir rol üstlenmiş ve siyasete denge kazandırmışlardır. Günümüzde ise bu tür partilere ve temsil ettikleri anlayışa çok daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Yorumlar

Daha Fazlası

Ortadaki Doğu: Filistin

Ortadaki Doğu yazı serimin ilk bölümü olan bu yazıları kağıda dökerken; bir yandan da bölgede tam bir ay önce başlayan, yeni ve belki de son olmayacak çatışmaları televizyon ekranlarından takip ediyorum. Füze ıslıklarının kuş seslerini bastırdığı; Tank namlusuna karşı sapan tutan kadınların, çocukların, bahtsız toprakların ülkesi: Filistin. Filistin Kelimesi Filistin kelimesi, ilk olarak Romalılar tarafından kullanılıyordu ve bu geleneği İngilizler sürdürecekti. Filistin kelimesinin kökeni Yunanca "Filistinlerin yurdu" anlamına gelen "Philistia" sözcüğünden gelir. Antik Filistinliler, MÖ 12. yüzyılda güney sahilinde, Tel Aviv-Yafa ve Gazze arasındaki küçük bir bölgeyi ele geçirmiş ve bu bölgeye Antik Yunan yazarlar tarafından ilk kez "Philistia" ismi verilmiştir. Filistin adı, 2. yüzyılda Romalılar tarafından Suriye Eyaleti'nin güneyini tanımlamak amacıyla "Suriye Filistin'i" şeklinde kullanılmaya devam etmiştir. Filistin adı daha sonr...

Authoritarianism on The Stage of World Political History

Authoritarian regimes are generally oppressive, authoritarian and authority-centred governments. In these regimes, usually one person or a group holds control over the political, social and economic spheres of society. The origins of authoritarian regimes extend to different periods and geographies throughout history. Authoritarianism: With its definition, history and representatives, it has an important place in the political literature. Authoritarian regimes are systems of government that are unwelcome, oppressive, and generally held by a single leader or small group of political power. This leader or group usually tries to control the society by using rigid and authoritarian methods. In authoritarian regimes, civil liberties may be limited, opposition power is weak, freedom of expression may be restricted, oppositional views may be suppressed, and elections may be rigged or manipulated.     Authoritarian regimes first begin on the stage of history with the Roman Empire an...

Kısastaki Hayat; İdam

  Geçtiğimiz günlerde ancak hayvandan daha aşağı birinin yapabileceği bir cinayetin daha haberini okuduk. Gece sıralarında İzmir'in Gaziemir ilçesinde gerçekleşen olayda, maskeli ve kapüşonlu bir kişi olan Delil Aysal, evli ve 2 çocuk babası olan Oğuz Erge'nin kullandığı taksiye bindi ve onu vahşice katletti. Bu haber, son zamanlarda kamuoyunu çokça meşgul eden "eşkıyalıkların" nedeninin ve cezaların yetersizliğinin bir kez daha sorgulanarak gündeme gelmesine sebep oldu.  Yaşanan olayda Erge, kimsenin taksiye almadığı Aysal'ı "Hava soğuk, insanları yolda bırakmak olmaz." diyerek almıştı oysa. Bir süre taksiyi çeşitli adreslere dolaştıran Aysal, ineceğini söyleyip cebinden para alıyormuş gibi yaparak yanındaki ruhsatsız tabancayı çıkardı ve sonrası malumumuz.  Bu vahşi olay ilk değil ve görünen o ki eğitim ve adaletteki boşluklardan sebeple son da olmayacak. Bu olaydan aylar önce yaşanan, çoğumuzun kanını donduran İstanbul/Esenyurt'taki tekel bayii va...

Sovyet Sonrası Türk Devletleri̇ndeki̇ Gölgede Kalan Demokrasi̇

 Son yıllarına doğru kan kaybetmeye başlayan Sovyetler Birliği, 1991'in soğuk bir aralık gününde tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. Mü acaba? Yoksa hala bir yerlerde Sovyet güdüsü hüküm mü sürüyor? Tam anlamıyla Sovyetler Birliği devam ediyor diyemem fakat Sovyetler Birliği'nin ardında bıraktığı otoriter rejim anlayışı çoğu Türk devletinde devam ediyor.  Her cumhuriyet demokrasi ile yönetilmeyebilir. Çoğunlukla birbirine karıştırılan cumhuriyet ve demokrasi kavramları esasında çok farklı olmamakla birlikte birbirlerinden ayrı şeyleri ifade etmektedir. Devlet başkanının soyuna dayalı olmayan bir yönetim biçimi anlamına geliyor cumhuriyet. Demokrasi ise yönetim biçiminde halkın egemenliğinin esas alınması anlamına geliyor. Kavramları basitçe öğrendiğimize göre vereceğim birkaç örnek yerinde olacaktır. Günümüzde Birleşik Krallık'ın yönetim biçimi monarşidir yani soya dayalı olarak hala krallık/kraliçelik devam etmektedir fakat bunun yanında halkın egemenliği birçok cumhuriyeti...

Erdoğan'ın Irak Ziyareti; Yeni̇ Jeopoli̇ti̇k Gerçekler

Geçtiğimiz günler, Orta Doğu için önemli bir haftaydı. Yaklaşık 12 yıl önce başbakan sıfatıyla gittiği Irak'a; bugün cumhurbaşkanı sıfatıyla gitti Erdoğan. Geçen bir günün bile birçok şeyi değiştirdiği Orta Doğu'da, 12 yıl bölge konjonktürünü epey değiştirdi ve bu da konuşacak birçok konunun olması demekti. Bu sebeple kabinenin yarısı ve kurmaylarından oluşan geniş bir heyetle, Irak'a basın diliyle adeta "çıkarma" yapıldı. Karşılıklı anlaşmalar, talepler dile getirildi. Irak denilince; savaş, istikrarsızlık, terör, kan, petrol geliyor aklıma. Son zamanlarda Türkiye-Irak arasında yoğun bir diplomasi trafiği görüyorduk. Geçtiğimiz günlerde bunun üst düzey bir ziyaretle tamamlanması, yukarıda saydığım akıllara gelen kötü çağrışımların değiştirilmek istendiğini gösteriyor bizlere adeta. Bir önceki 2012 ziyaretinin ardından geçen sürede, yeni jeopolitik gerçeklerin ortaya çıkması bu değişimin başlıca sebeplerinden. Şüphesiz bu sebeplerin başında ise Türkiye'nin ter...